Duyguların İzini Sürmek

Duyguların İzini Sürmek

Duygu Nedir? 

Duygular, hayatımızın her anında deneyimlediğimiz olaylarda bizimle olan bir kavramdır. Kişisel olarak önemli bir konu veya olayla birlikte ortaya çıkan tepkimizin bir yansımasıdır; deneyimsel, fizyolojik ve davranışsal yönler içerir. Duygunun niteliği ve yoğunluğu (endişe, heyecan) olayın kişi için önemine göre değişebilir. Örneğin, üniversite mezuniyetinde mutlu, heyecanlı bir yandan da hüzünlü hissederiz. Ya da yakın bir arkadaşımızla kavga ettiğimizde, tartıştığımızda öfkeli, üzgün hissedebiliriz. Duygular genelde gelip geçicidir. Bir saat önce üzgün hissederken şu an o duygunuz kendini olumlu bir duyguya bırakabilir. Önemli olan, kendinizi tek bir duyguya bağlı bırakmadan ilerlemek, başka duyguların da olduğuna ve onları da tadabileceğinize yönlendirmektir.

Duygular aynı zamanda evrensel bir iletişim kaynağıdır diyebiliriz. Her ülkenin farklı bir dili ve kültürü vardır ancak duyguların, mimiklerimize ve davranışlarımıza yansıma biçimi nereye gidersek gidelim çoğu zaman benzerdir. O ülkenin dilini bilmesek de duygularla iletişim kurabilir, başkalarının ne düşündüğünü ve ne hissettiğini yüzlerinden anlayabiliriz. Duygusal deneyimlerimizi anlama yolunda, onları gerçekten hissetmeye, anlamaya, farkındalığımızı bu konuda geliştirmeye çabalayabiliriz. Aynı zamanda duygularımızın bizi yönetmesine ve üstümüzde bir baskı oluşturmasına izin vermek yerine onları düzenleyebilirsek, kendimiz için daha faydalı bir hale getirebiliriz. 

Duygu Regülasyonu

Duygularımızla kalmak ve farkına varmak için onu betimleyebileceğimiz bir kelime ile başlayabiliriz. Örneğin, üzgün hissetmemize sebep olan bir olaydan gözle görülür bir neden seçerek onu duygumuzla bağdaştırabiliriz (“Yağmur benim üzgün hissetmeme neden oluyor.”). Bunu bu şekilde gözlemleyebildiğimizde duygumuz artık daha gerçekçi, elle tutulabilir bir hale gelebilir. Hangi duyguyu deneyimlediğinizi daha net bir şekilde öğrenebilmek ve spesifik bir tanımlama yapabilmek için Paul Ekman’ın duygu atlasını da kullanabilirsiniz. Duygu atlası size birçok ara duygu sunacaktır. Duygumuzun adını koymak, zihnimizde etiketleyip düzenlememize yardımcı olur.  Duygumuzun ne olduğunu keşfettiğimizde ona neden olan etkenlere daha kolay ulaşabiliriz. Süreci hızlandırdığı için ise problemimizi daha kolay bir şekilde çözebilir. Örneğin, endişe olarak ilişkilendirdiğiniz bir duygu sizde baş ağrısına sebep oluyordur. Bunun bilincindesinizdir ancak baş ağrısını hissettiğiniz duyguya yormak yerine uykusuzluktan veya açlıktan kaynaklandığını düşünmüşsünüzdür. Duygu egzersizleri sayesinde farkındalığınız artar ve duygularınızı daha bilinçli bir şekilde deneyimleyebilirsiniz. 

Ek olarak, duygunuzu ve hissettiğiniz deneyimi sorgularken “neden” sorularını çok fazla tercih etmemeye özen gösterebilirsiniz. “Neden bu şekilde davrandım?” “Neden şu an bu duyguyu yaşıyorum?” gibi. Bu şekilde düşünmek yorabilir ve durumu içinden çıkılamaz bir hale getirebilir. Kendinizi bir döngünün içinde bulabilirsiniz. Bu nedenle ilk önce gözlerinizi kapatıp duygunuzun altında yatan nedeni anlamaya çalışabilir, onunla vakit geçirebilirsiniz. 

  • Duygu gün geçtikçe arttı mı yoksa direkt yoğun bir şekilde mi başladı?
  • Hangi olayın üstüne ortaya çıktı? 
  • Bu bana ne hissettiriyor?
  • Olay ve duygum doğrultusunda kendime nasıl bir mesaj verebilirim? 

Duygumuzu bastırıp başka bir duyguyla tepki vermek başta kolayımıza gelebilir. Araştırmalar, duygusal bastırmanın çocukluktan yetişkinliğe kadar değişen yaşlarda bireyler için sosyal iyi oluşu kötü etkileyebileceğini gösteriyor. Zor içsel duyumlarla oturmak ise belirli duygusal tepkiler hakkında daha fazla farkındalık kazanma ve böylece duygusal zorluklara karşı daha sağlıklı tepkiler seçmek için gerekli bilgileri edinme imkanı sunuyor. 

Bu durum genellikle zorlayıcı duygularda görülebilir. Örneğin, arkadaşınız size iğneleyici bir şey söylemiştir ve sizin üzülmenize neden olmuştur. Ancak, siz ağlamak yerine gülüp geçmeyi tercih etmişsinizdir çünkü eğer ağlarsanız olayın büyüyeceğini hissetmişsinizdir. Duygularımızı görmezden gelmek, bastırmak veya ertelemek yerine, onları geri plana atmaya çalışırken başka bir duyguyla tepki vermektense onları çözümlemeye, onlarla oturmaya çalışabiliriz. Bu şekilde hem kendi duygusal deneyimlerimizi hem de başkalarınınkini daha iyi bir şekilde anlayabiliriz. Duygusal deneyimlerimizi anlamak davranışlarımızda da pozitif bir değişime yol açabilir. Duygularınıza kucak açıp, onları kabullenmek sizi daha geliştirebilir, onları daha sağlıklı bir şekilde yönetebilmenizi sağlayabilir ve iyi oluşunuza destek olabilir. 

Unutmayalım ki, direnç göstermek aslında o duygulara daha çok takılı kalmamıza sebep olabilir. Son olarak, günlük tutmayı deneyebilirsiniz. Sadece olaylar ve düşünceler değil, aynı zamanda duygular hakkında da yazmanın kaçınma eğilimini azalttığı, stres azaltıcı bir etkisi olduğu ve psikolojik iyi oluşu artırdığı gözlemlenmiştir. Hangi duyguyu yaşadığınızı, hissettiğinizi anlık olarak yazmak, daha sonra geri dönüp baktığınızda bunu hatırlamanıza katkıda bulunacak ve bu konudaki farkındalığınızı artıracaktır.

Yazar: Psikolog Aylin Özyurt

Kaynakça

Baikie, K., & Wilhelm, K. (2005). Emotional and physical health benefits of expressive writing. Advances in Psychiatric Treatment, 11(5), 338-346. https://doi.org/10.1192/apt.11.5.338

Chervonsky, E., & Hunt, C. (2017). Suppression and expression of emotion in social and interpersonal outcomes: A meta-analysis. Emotion, 17(4), 669–683. https://doi.org/10.1037/emo0000270

Neta, M. & Haas, I.J. (2019). Movere: Characterizing the Role of Emotion and Motivation in Shaping Human Behavior. In: Neta, M., Haas, I.J. (eds) Emotion in the Mind and Body. Nebraska Symposium on Motivation, vol 66. Springer, Cham. https://doi.org/10.1007/978-3-030-27473-3_1 

Okumalara Dön