Öz kabul, bize daha sevgi dolu ve şefkatli bir duruş sergilemeyi öğretirken, psikolojik iyi oluşumuzu artırarak benliğimizin tüm parçalarını kabul etmemizi sağlar. Bu bir anlamda, kendini erdemleri ve kusurlarıyla birlikte bir bütün olarak görebilme yeteneğidir. Başarı veya başarısızlıktan bağımsız olarak kendine değer vermeyi içerir. Hataların psikolojik sağlığı bozmasına izin vermek yerine, hatalardan etkili bir şekilde ders alabilme tutumudur.
Bu aslında birçoğumuzun alışık olmadığı ve uygulamadığı bir tutumdur. İnsanlar daha çok iyi yönlerini kabul edip, kötü bir özellikleri olduğunu kabullenmek istemekten kaçınırlar, çünkü güçsüz ve başarısız hissedeceklerini düşünürler. Kişiliğimiz genel hatlarıyla aynı kalır ama yine de hayatımız boyunca yaşadığımız deneyimlerle, karşılaştığımız sorunlarla şekillenir ve evrilir. Bu deneyimlerde hem iyiyi hem de kötüyü kucaklarsak öz kabul seviyemiz yüksek olacaktır ve bu da genel psikolojik refahımızın iyileşmesine katkıda bulunan bir noktadır.
Bazı bireyler kendilerini bir kalıba sokmaya meyillidirler. Onlar için ya iyidir ya da kötüdürler. Bu tarz değerlendirmeler onların üstünde bir baskı oluşturur ve psikolojik sağlıkları, iyi oluşları negatif bir şekilde etkilenebilir. Çevrelerindeki insanların da aynı zamanda onları olumlu olarak değerlendirmesini amaçlayabilirler. Ancak bazen geri bildirim negatifse bu onların rahatsız hissetmesine neden olur. Öz kabul yapabilen kişiler için her türlü geri bildirim, değerlendirme önemli bir yere sahiptir.
Öz kabulün oluşmasına çocukken başlamak geliştirici olabilir. O yaşlardan bunu alışkanlık haline getirmek ileriki zamanlar için pozitif bir yatırım olur. Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde sosyal çevreye büyük ölçüde bağlı yaşarız. Arkadaşlarımızın ne dediği, bizim hakkımızda ne gibi değerlendirmeler yaptığı oldukça önemli bir hale gelir. Bu nedenle çocukların duygusal dayanaklığını ve öz kabullerini arttırmak önemli bir unsurdur.
Özellikle teknoloji çağına doğmuş ve psikolojik iyi oluşları sosyal etkileşimlerle şekillenen çocuklar için, yalnızca sosyal çevre değil, sosyal medya da önemli bir rol oynar. Sosyal medyada, birçok insana, insanların karşılaştırılmasına, derecelendirilmesine maruz kalırlar. Bu durum istemsizce kendilerini de sorgulamaya, eleştirmeye yöneltir. En az sosyal medyada gördükleri insanlar kadar “güzel”, “başarılı” olmayı arzularlar. Halbuki herkes birbirinden farklıdır ve başarı tek bir kategori üzerine değerlendirilmemelidir. Kimileri akademik açıdan başarılı olarak tanımlanabilirken, kimisi de spor veya sanat bakımından başarılıdır. Sosyal medya kaygı oranını arttırır. Ebeveynler ve öğretmenler bu konuda destekleyici bir tavır takınıp, iyi bir şekilde yönlendirmelidirler.
Öz kabulü geliştirmenin yollarını beş madde altında toplayabiliriz:
- İlk madde kendimize karşı şefkatli olmaktır. Kendine şefkat, kendini kabul etmenin sağlıklı bir şeklidir. Kendinizle konuşurken en yakın arkadaşınızla konuşuyor gibi hayal edebilirsiniz. Bu şekilde kendinize ne dediğiniz daha önemli bir hal alır.
- Bağışlama yoluyla kendinize şefkat göstermeye çalışın. Yaptığınız hataları affetmek için kendinize mektup yazabilirsiniz ve kendinizi cezalandırmaya devam ettiğiniz her şey için kendinizi affedin.
- Hata yapmaktan korkmayın. Hata yapmak başarının içindedir. Hata yapmadan gelişemeyiz. Hata yaparak tam tersi daha çok gelişmeye başlarız.
- Kendinizi yargıladığınızı ve öz eleştiri yaptığınızı fark ettiğinizde bir liste tutun. Bazı şeyleri yazarak anlamaya çalışmak zihninizde daha kalıcı bir yere sahip olabilir.
- Son olarak, sağlıklı risk alarak öz kabulümüzü geliştirebiliriz. Risk alma cesaretini bulabilmek bizi daha ayakları yere basan bir birey haline getirebilir.
Öz farkındalığı öz kabulün ilk adımlarından biri olarak gösterebiliriz. Sizi siz yapan özelliklerinizi keşfetmek büyük bir farkındalık kazanmanızı sağlayacaktır. Şunun farkında olmalıyız ki kendimizdeki bazı özellikleri değiştirip geliştirebileceğimiz gibi bazı özelliklerinse değişmesi mümkün değildir. Örneğin kısa boylu olmak ya da kahverengi gözlü olmak gibi. Bu bizim biyolojik bir özelliğimizdir. Bundan şikâyet etmek bizim kendimizi kabul etmemizi zorlaştırır. Tam tersi bunları bizi biz yapan, diğer insanlardan farklı kılan özelliklerimiz olduğunu kabul edip o bakış açısıyla yola devam etmeliyiz.
Hedef belirlemeyi de öz kabul için faydalı aktivitelerden biri olarak görebiliriz. Gerçekçi hedefler belirleyip ulaştığınızda bunu kutlayabilirsiniz. Bu tüm benliğinizle neler yapabileceğinizi kabullenmeniz için güçlendiricidir. Küçük hedeflerle başlayın, tatmin seviyeniz gün geçtikçe gelişim gösterecektir.
Öz benlik seviyesi düşük bireyler mükemmeliyetçiliğe yatkın olabilirler. Bir şeyi başarmış olmalarına rağmen bu onları tatmin etmeyebilir. Bu durum tükenmişliğe yol açabilir. Eğer kendi yeteneklerini ve en ufak başarılarını kabullenebilirlerse psikolojik açıdan sağlam olabilirler.
Toparlamak gerekirse, kendimizi “hep iyi, hep başarılı olacağım” diyerek şartlamamalıyız. Bu bizde negatif bir baskı oluşturur ve hata yapmaktan korkar hale geliriz. “Ben bunu zor olsa da yapabilirim, başarabilirim, kendime inanıyorum” diyerek olumlamalar yapabiliriz. Kendimizi kabul etmeye başladıkça psikolojik iyi oluşumuz ve mutluluğumuz artacaktır ve buna bağlı olarak çevremizdeki insanlarla ilişkilerimiz de pozitif yönde etkilenecektir.
Yazar: Psikolog Aylin Özyurt
Kaynakça
Brown, B. (2010). The gifts of imperfection: Let go of who you think you’re supposed to be and embrace who you are. Hazelden.
Kashdan, T., & Biswas-Diener, R. (2015). The upside of your dark side: Why being your whole self – not just your “good” self – drives success and fulfillment. Plume.
Neff, K. D. (2003). Self-compassion: An alternative conceptualization of a healthy attitude toward oneself. Self and Identity, 2, 85–102. https://doi.org/10.1080/15298860309032